Kayıtlar

Karamandul

Resim
          Bu başlığı seçmenin ana sebebi elbette eski hatıraları yad etmekti. Ayrıyeten kayıtlara geçip yeni nesillerin bulduğu   ebeveyn tutanaklarında karşılaşıpta arama motorlarında search ederken okul önlüğü başlığında karşılarına bu yazı çıksın istedim. Menbaından öğrenmek adına.      Doğaldır ki çok kardeşli olmanın en büyük handikapı hiç yeni elbise ya da ayakkabınız olamadığı gibi hiç yeni karamandul giyme lüksünü de yaşayamazdınız.      İki farklı kumaş türü olurdu hazretin. Birisi parlak naylon yalandan bir ateş temasıyla üçte ikisinin eriyip büzüştüğü ucuz tebaatlı olanı.   Kah kendinizin korsan içimlerinden kah da bir yakınınızın közünden sıçramasıyla hemen tamamında bir sigara izi bulunurdu.      Yek diğeri ise ucu alpakaya   kadar giden daha kaliteli kışın da sefasını süreceğiniz terletmeyen,yakmayan ve zor yanan kumaş cinsiydi. Bu daha zengin dururdu. Hem diğeri gibi burnunuzu ...

Gönül Dağına

Resim
  Her bölüm bir oyuncunun ön plana çıkarılması hem oyuncu motivasyonu ve adaletliliği hem de oyuncunun diziyi sahiplenmesi açısından son derece doğru bir tercih. Seyirciye de farklı bakış açıları sunuyor bir yandan da. Bana çocukluğumun Amerikan dizisi hatırlattı. Hemen ürkmeyin. Meşhur The White Shadow dan( Beyaz Gölge) bahsediyorum. Her bölüm bir basketbol oyuncusu üzerine kurgulanırken aynı bölüm de bir hayat hikayesi de sorgulanırdı sürükleyicilik açısından. Espiri de olsun hesabı   Ağıtçı Hüseyin ile Çalgıcı Muammer diyalogları maalesef klasik TRT takıntısı. Dizinin ambiyansı ve kalitesini berbat ediyor. ( Tıpkı Tövbeler   Olsuna devam konusundaki inat gibi. Oysa yayın günü toplam on kişinin dahi seyretmediği o kadar belli olmasına rağmen.) Halbuki Selamiden giderek ama bu şekliyle ve abartmadan   espiri ihtiyacı yeterli kalabilir. Menejar karekteri ve replikleri de tıpkı ağıtçı çalgıcı kardeş diyaloğu gibi dizi   seviyesini maalesef 3. sınıfa indirgeme...

Sahada Pandemi ile Mücadele Eylem Planı

Resim
  Bu çalışma olağanüstü fedakarlıklarla sağlık hizmeti sunumu için mücadele edenlerin yüklerini hafifletebilmek amacıyla onlara ithaf olunur. Pandemi ile mücadelede nitelikli sağlık çalışanlarının hizmet sunumu ile profesyonelce filyasyon çalışmalarına rağmen salgının önüne geçilememektedir. Filyasyonla, bulaşmış ya da bulaşma adaylarının tescilinden öteye gidilememektedir. Sağlık Çalışanlarımız kadar halkımızın da fedakarlığa, empatiye ve  kurallara zorlanması elzem görünmektedir. Mülki İdarenin basın önünde sembolik maske mesafe kontrolü mesaisi ile olacak bir mücadele asla başarılı gözükmemektedir.           Oysa gerek filyasyon ekiplerine gerek sağlık ordumuza daha az iş düşürecek ve daha az enerji harcatacak evvelinden tedbirler ile bunlara uymayanlara yaptırım koordinesinin takibi başarıyı  mümkün kılacaktır. Yani fazla bürokrasiye boğmadan üç kurala uyumun takibi ve yaptırım prosedürünü tavizsiz ve yetkin bi...

Sürgün Öğretmen Ya da Divriği Değirmencilik

Resim
Köy ilkokulunda iken bizim aristokrasideki rol modelimiz köy öğretmenlerimizdi. Giyinişlerinden konuşma hatta yürüyüşlerine kadar bir asalet sergilerlerdi bize. Çocukken yan yana gelir adımlarımızı beraber atarak öğretmen yürüyüşü yapardık. Hatta bayramlıklarını giymiş birisine   ilk tepki “ne o öğretmene dönmüşün” olurdu. Ota okul (İHL) da ayağında lastik ayakkabı (soğuk kuyu) ile derse gelen bir öğretmeni görünce çok şaşırmıştım. Zaten gelişi de sıra dışı ve de vakitsizdi. Bizim oraların kaderinin aksine ne yeni mezun ne de tecrübesizdi. Olgun ciddi çileli bir özgeçmiş gizliydi besbelli. Derslerine öylesine hakimdi ki dikkatimiz artık ayakkabılarında değildi. Sosyal bilgiler derslerini iple çeker olmuştuk.   Üç dört ay sürdü sürmedi ortadan kayboldu gelişi gibi. İçeri girmiş dediler aranıyormuş. Zaten bize de sürgün gelmişimiş. Lise birde normal bir tayin gelmişti. Miyadında bir tayin. Kimya Hocası. Beklenilen gibi yani. Yeni mezun. Garibim ilk kez birden fazla kişiye hi...

Bizim Sınıf

Resim
  Bizim Sınıf Veysel okuyamamıştı belki. Gönlünü açmıştı o topraklardan bu vatana. Ve sonra, köyünden kimi zaman yürüyerek kimi zaman at üzerinde gidiş geliş yaparmış Muhsin Yazıcıoğlu. Anadolunun sıradan bir ilçesinde Şarkışla Lisesine. Biz mi? Rastgele bir araya geldik. On iki eylül sonrası apolitik döneme rastladı öğrenciliğimiz. Ne fikir ayrışması yaşadık ne siyasi tartışma. İşimize de gelmedi değil. İçimizde hiç öteki olmadı zira. O kadar ‘bir’dik ki. Üç yıl beraber okuduğum, son sekiz ay aynı sırayı paylaştığım İlhami ve Hikmet kardeşlerimin Alevi Mezhebinden olduğunu mezun olduktan sonra öğrenmiştim. Ne beyefendi arkadaşlardı ikisi de. Bir daha ulaşamadım neredeler bilmem. Biz mi, ev tutardık her sonbahar ortalarında. Ön tarafa yangında ilk kurtarılacaklar damgalı yatak yorgan ile evin tek yaylı somyası, çaydanlık, teneke soba. Ve çamgaz marka ucuz olurdu. Yuvarlak piknik tüpü yani. Arka tarafta “yarım galak tezek” de tamam. Atla traktörün teknesine ver elini Şark...

Burnunu da ört

Resim
     Aksaray girişindeki bu tabloyu görünce dün meseleye bir kez daha değinmek elzem oldu. Burnunu da Ört Burnunu Kötü komşu sana söylüyorum, bahçeye salmışın keçileri üç dört yıllık fidanları harap etmişin. Emeklilik hayallerimi de silip süpürmüşün bari maske takarken burnunu ört. Biliyoruz namlı zenginsin yürüyüşünden belli vergi rekortmeni olduğun ama şu günlerde bari, evinin önünde beş araba olmasın. Şeker hastasısın oruçta tutmuyorsun. Sosyal mesafe diye bas bas bağıran Bakana da yok saygın anladık. Evinde sigortasız çalıştırdığın yoksula acı da Allah kabul etsin infak et de bırak şu iftar davetini gayrı bi de burnunu ört maskeyle. 64 lü çıkıp bir ayla yırttın. Ama gençlerimiz ergenlerimiz bu ülkeyi yüzü suyu hürmetine dualarıyla ayakta tutan değerlerimiz evde hapis iki aydır. Dört saat izne çocuklar gibi sevindiler. Sosyal mesafe ve maske takma da yine bizlere eksiksiz örnek oldular. Onların bari hatırına sen de burnunu ört. Sosyal medya gruplarında sık görmeye başl...

Şurup Gülü ile Leylim Tuzu

Resim
Yürürken beton gibi buzların üzerinde hissederdiniz bakmasanızda. Gevşeyip bölünme ve çatlamaları başladı mı cemre nerelere düşerse düşsün bahar bir başka gelirdi. Hele buzlar arasında incecik bir yol bulupta sular dereciklere ulaşmak için sızıntı halinde akmaya da başladı mı yazı da yakalayabilirdik gayrı.  Güneş bir parça yüzünü gösterebildi mi suyun yol bulduğu arkların dibi görülmeye de başlar hemen.  Kahverengi toprakla göz göze de gelirsiniz.  Hele bir de kar suyuyla toprağın aromasının verdiği  kokuyu ciğerlerinize çektiniz mi dağlara taşlara vurmanın hayali belirir de belirirdi. Şöyle ovaya doğru baktığınızda karlar arasında alacalı kahverengilik gözünüze ilişti mi, kızıl madımak uçları güneşle de buluşmaya başlarya yakın tepelerde öksüzoğlan çiçekleri boyunlarını bükmüştür artık  Her şey bir yana toprağın kar suyuyla tava gelip burcu burcu kokusunu alırsınızya. O rayihayı ne idüğü muamma değme  marka parfümlere değişmezsini...