Düğürcük Aşı
Sonbaharın yaklaştığı, harmanın
hasadın sonuna gelindiği, içi pırıl pırıl kalaylanmış bakırdan bulgur
kazanlarının artık gelecek yılı bekleyeceği “evlik”lerin en ücra köşelerine
kaldırıldığı,bulgur ayıklamaların tamamlanıp “seten”lerde çekildiği ve güz
yellerinin hakim olduğu poyraza yamaç alanlarda savrumundan sonra kepek
kısmının hemen önünde biriken incelmiş “tavuk yemi”nden bahsediyorum.
Düğürcük,
Bulgurun, rüzgarda savrumundan
kepeğiyle az kalsın yele verilecek en ince kısmından yani.
Fukaralık diyince bu gelir aklıma,
Ya da dûğürcük diyince fukaralık.
Çaresizlikten akşam yemeklerine
alternatifin kalmadığı zamanlarda kaynayan kazandan gelen koku tahminleri boşa
çıkarmaz.
Eyvah ki ne eyvah. Bu akşam yine
dûğürcük aşı var.
Akşam sofrası prodromu hep gergin
geçer o gün. Ta ki ilk kaşığı ağzınıza götürünceye kadar. Bir nefes arasına
bile tahammül etmeden kaşıkların ritmindeki hızı tahmin edemezsiniz. Ortak
tastan terleye terleye içtiğiniz bu çorba da bu nasıl bir lezzettir. Hele de
azıcık küp peynirinin aroması da karışınca yufka ekmeğiyle damağınıza. Bu lezzetin
tarifini tatmadan anlamak mümkün olamaz.
Allahın “yel önü” buğdayının bu sofrada hiç mi
sevmeyeni yok ki anında yine bitiverdi.
Sayın Hamoğlu,
YanıtlaSilNe güzel anlatmışsınız,
Bir ananın çocukları için çırpınışını,sevgisini,fukaralığı,nimeti,şükürü,bereketi,huzuru,ailedeki mutluluğu.Teşekkürler.
Yanlız resimdeki çorba düğürcük aşına benzemiyor.