Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SEN ZÖHÜRSÜZ TUTAMAZSIN

Resim
Bütün ramazan boyunca iple çektiğimiz arife ve kadiri bekleyeduralım biz. Her sahurda “beni de çağıracaklar mı acep” beklentisi bir ay hiç karşılık bulmazdı. Yine sabah kalkacak sahur ekibinin insafına kalarak arta kalmışlardan tek başınıza ya da sizden daha küçük birisi varsa onunla sademi sade ve de sessizce karnınızı ne bulduysanız onunla doyurmaya bakacaksınız.   Öğlene bir insaf erbabı bişiyler hazırlamazsa menüyü de bulup buluşturmak size düşecek ya da tamamen pas geçip “olsun şu sıcakta su içebiliyorum ya” avunmacasıyla iftarı bekleyip herkesle sofranın özlemine yöneleceksiniz. Henüz oruç tutmanın farz olmadığı yaşlarımızın empatisindeyim bu gün de.                 Öyle ya sahurdaki   iştahla hazırlıklar   ve onun kaşık sesleriyle uyanıp sofra oturum nirvanasına   çağrılmama psikozuyla   pusudan izlemek her çocukluk döneminde yaşanmıştır çoğumuzun. “Bu sefer kalkacağım” her akşa...

"Çocuklar hıçkırır anneler ağlar"

Resim
“Çocuklar Hıçkırır Anneler Ağlar” Sekiz çocuklu bir aile olunca meyvenin de dilimle pay edildiği zamanlardı bizimkisi. Tarlaya götürecek azığınız yoksa jokerimiz toz şeker bir büyük tas suda eritilip ekmek peynir eşliğinde altı yedi kişi kaşık sallayarak doyurup karnımızı çapaya devam ettiğimiz yıllar yani. Sahurda her ailenin zulasında gevretilmiş yufka eğmeği ufalanıp şekerli su ile karıştırılıp bu sefer gevretilmemiş yufkayla avuçlanırcasına lokma haline getirdiğimiz orucu “ufak”la tuttuğumuz günler. Ekmeği ekmeğe katıktı bizimkisi. Orta ve lise döneminde iki üç öğrenci ev tutup kaldığımız senelerdi. Ana ve tek mönü küp peynir beş günlük çörek ya da kömbe yanında çay o haftanın da üç öğününe el koyardı eksiksiz. Hafta sonları köye geldiğimizde rahmetli annemin artırdığı bir köşeye sakladığı elma ya da portakalı yalnıza denk getirip hadi çabuk ye şunu aceleciliği yok mu. Kendi sehmini bize ayırması bizi ne kadar daha yüklenecek bu kadın iç çekmelerime de eşlik ederdi gi...