Bir Cıngıl
Bir Cıngıl Üzüm, İlkokul diplomasını alıp elimize Hükumet Binasının önünde şipşak fotoğraf çektirip “Arap”ıyla beraber vesikalıklarımızı alıp Şarkışla İmam Hatip Lisesine kaydımızı tamamladıktan sonra çarşıya doğru yürüdük yürüdük. Köyden kasabaya gelişler hep pazartesi olduğundan doğru pazara yöneldik. Krem ya da açık kahverengi kesekağıdına bir kilo üzüm ve hemen oracıkta orta bayatlıkta bir somun ekmeğiyle beraber cami avlusuna yöneldik. Yıkadıktan sonra yakındaki inşaatın gölge tarafına çömelerek üzüm ekmeğimizi bitirinceye kadar yedik bitirdik. Öğle yemeği işi tamamdı. Klasiğimiz elbette kara üzümdü çekirdeklisinden. Parmak üzüm biraz lüks gelirdi anca Almancılar alırdı kasa ile. Çekirdeksiz olanına hiç tesadüf etmişliğimiz olmadı o yıllar. Bizim ellerde satılmazdı da zannımca. Kuru olanı “kan yapar” özdeyişi ile torpilli ya da tek oğlanların sabah okula giderken karamandul ceplerine bir avuç konulanıydı. Okul dönüşü peynir dürmekten bıkmışsanız, biliyorsanız kuru üzümün...